Bir Steteskop'la 62 Yıl Doktorluk Yapan Çift

Sağlıktaki değişimi, sadece bir Steteskop ve Otoskopla 62 yıl doktorluk yapan yaşları bir asrı devirmelerine 10 yıl kalan doktor çift anlattı.

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Bir Steteskop'la 62 Yıl Doktorluk Yapan Çift
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Hem ömürlerini hem mesleklerini 62 yıl boyunca birlikte yapan Elazığ'ın da ilk doktorlarından olan yaşları bir asrı devirmeye 10 yıl kalan İrfan ile Suzan Mualla Mutlu çifti, o günkü şartlarda bir steteskop ile otoskop olduğunu belirterek, bugün Türkiye'nin sağlıkta çok iyi durumda olduğunu ve tüm sağlıkçıların çok büyük imkanlara kavuştuğunu anlattı.

Elazığ’da görev yapan ilk doktorlardan Dahiliye Uzmanı Dr. İrfan Mutlu ile Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Suzan Mualla Mutlu çifti, mesleklerini 62 yıl yaparak şehrin sevilen doktorları oldu. Aslen Aksaraylı olan Dr. İrfan Mutlu (88), kazandığı Ankara Tıp Fakültesi’nde sınıf arkadaşı olan Dr. Suzan Mualla Mutlu (91) ile 1957 yılında mezun olduktan sonra evlendi. Mutlu çifti, kısa süreli çalışma hayatından sonra 1961 yılında Almanya’ya gitti. Burada Düsseldorf’a bağlı St Johannes Hospital Duisburg Hamborn ve St Marien Hospital Gelder Kevelaer hastanelerinde 9 yıl görev yaptı.

Türkiye'ye dönmek isteyen Dr. İrfan Mutlu’ya Alman klinik şefinin, “Size diz çökerek yalvarıyorum, lütfen Türkiye’ye dönmeyin burada kalın” demesine rağmen Mutlu çifti Türkiye’ye dönerek Elazığ’a yerleşti. O dönemde ildeki sayılı doktorlardan olan Mutlu çifti, steteskop ve otoskop gibi sınırlı cihazla başta kalp kapakçık hastalıkları, darlıkları, genişlikleri, yetmezlikleri olmak üzere salgın olarak görülen tüberküloz (verem) menenjit ve pnömoni (zatürre) hastalıklarında Lomber ponksiyon yöntemini uygulamasıyla teşhis ve tedavide çok başarılı sonuçlar aldı. Hastalıkla mücadelede yokluk ve imkansızlıklar içerisinde mesleklerini icra eden çift, o dönemde kullandıkları steteskop ve otoskop evlerinde özenle saklıyor. Birlikte hem ömürlerini hem mesleklerini yapan Mutlu çifti, İHA Muhabirine geçmişteki imkanlarla yaptıkları çalışmaları anlatırken, sağlıkla yapılan muazzam değişimi dile getirdi.

Almanlar göndermek istemedi, onlar Türkiye'den vazgeçmedi
1933 yılında Aksaray'da dünyaya geldiğini anımsatan Dr. İrfan Mutlu, "İlk ve Ortak tahsilimi Aksaray’da yaptım, lise tahsilimi ise Gaziantep’te yaptım. Ankara Tıp Fakültesi’nde 1951’te Askeri Tıbbiyeye girdim ve 1957’de mezun oldum. 1957-1960 yılları arasında Niğde Ortaköy’de çalıştım. O tarihte askere gidip geldim. Evvela 6 ay boyunca Elazığ merkez hükümet tabipliğini yaptım ve buradan Almanya’ya müracaat ederek oraya gittim. 1961 yılından 1970 yılına kadar Almanya’da kaldım. Orada bin yataklı Duisburg Hamborn Hastanesi’nde ihtisasımı yaptım. Almanya’da çok iyi çalıştığım için çok sevildim. Son ayrılışımda klinik şefim bana, 'Size diz çökerek yalvarıyorum, lütfen Türkiye’ye dönmeyin burada kalın” dedi. Buna rağmen benim vatanıma dönme arzum çok fazlaydı ve 1970 yılında Türkiye’ye döndüm. Eşim de Elazığlı ve buraya yerleştik. 1970’ten iki sene öncesine kadar Elazığ’da çalıştım. Yaklaşık 50 yıl geçen bir sürede Elazığ’da bulunuyorum” dedi.

“Sağlıkta hükümetin aldığı kararlar, yaptıkları hastaneler çok şahane”
Çalıştıkları dönemde çok kısıtlı imkanların olduğunu belirten Dr. İrfan Mutlu, “Kalp sesi dinlemek ve muayene için büyük imkanlarımız yoktu. Şimdi ise arkadaşlarımız hepsi çok rahat ve iyiler. Bu sağlık mevzuunda hükümetin aldığı kararlar, yaptıkları hastaneler çok şahane, fevkalade. Yani çalışma imkanları şuan ki arkadaşlar için çok şahane. Hele şehir hastanelerinin durumları çok fevkalade. Halk da memnun, şuandaki doktor arkadaşlarımızın çok mutlu olmaları lazım. Bizim çektiğimiz sıkıntıları hiçbir zaman çekmediler. Onlara en büyük tavsiyem, ihtisaslarını yapıp devamlı vatan için çalışmalarıdır. Bizim dönemde en çok kalp hastalıklarında teşhisimiz oldu. Çünkü steteskopla bunları tayin etmek için çok güzel öğrenmiştik. Kalp kapaklarının hastalıkları, darlıkları, genişlikleri yetmezliklerinin hepsinin bu steteskop sayesinde ve bilgimizle tespit ediyorduk. Bu arada aynı şekilde göğüs hastalıklarında tespitimiz çok fazlaydı. Ayrıca tüberküloz ve pnömoni (zatürre) hastalıklarında da tespit için kullandığımız bu steteskoptu. Yani bilgi ve tecrübe ile biz bu hastalıkları teşhis ediyor ve tedavi ediyorduk. Bugünkü imkanlar çok fazla. Arkadaşlar çük büyük imkanlara sahipler ve bu zamanda şanslılar” diye konuştu.

“Bir steteskop bir de kulak aleti vardı başka hiçbir şeyimiz yoktu”
Eşi ile üniversitede tanıştıklarını anımsatan Dr. Suzan Mualla Mutlu ise, “Eşim bana Fransızca dersi öğretti ve bugünlere kadar geldik. Kısmet varmış Düsseldorf’a bağlı Duisburg diye bir yerde Katolik hastanesinde çalıştık. Almanya’dan sonra Türkiye’ye geldik ve burada ihtisasa hazırlandık. Karı koca imtihana girdik ve diplomamızı aldık. Elazığ’a geldik o dönemde bir benim eşim, laboratuvara bakan biri ve bir de çocuk hastalıklarına bakan sınıf arkadaşımız olan Dr. Fahri Aydın vardı. Başka fazla doktor yoktu ve hasta sayısı çoktu. Bazen ayaklarım ağrıyordu bilhassa evimin altında muayenehane açtım. Gece kalkmadığım zaman hastalar sopalarla cama vuruyordu. Ondan sonra bakıyordum, seve seve ilgilenip aşağıdaki muayenehanede hastalara baktım ve serumu orada takıyordum. Herkese serum takamıyordu, hastane bile beni çağırıyorlardı. Mehmet adında bir berber vardı, o saçları tıraş ediyordu. Kafadan girip serum takıyordum. İki şık şık bir tık tık vardı. Bir steteskop bir de kulak aleti vardı başka hiçbir şeyimiz yoktu. Akciğer ve kalbe eşim bakıyordu. Allah’a şükür şimdi bütün imkanlarımız var. O zaman aşı bile fazla yoktu. Sağlık bakımından çok çok iyiyiz. Tavsiyem, hastalara eğilsinler. Yani röntgen ve benzeri şeylere güvenmesinler, çalışsınlar ve kendi ayakları üstünde yükselsinler” ifadelerini kullandı.