Av. Fadile Saka

Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma)

Av. Fadile Saka

Miras,bir kimsenin ölümü ile mirasçılarına geçen özel hukuk ilişkilerinin tümünü ifade eder.

Müteveffanın geri de bıraktığı mal varlığı  kimi zaman mirasçıları için sıkıntılı bir sürecin başlangıcı olur. Miras hukukumuz kız ve erkek çocuğa  eşit miras hakkı tanımıştır. Ancak bazı ana ve babalar özellikle  mirasının kız çocukları yerine sadece erkek çocuklarına kalmasını arzular. Yahut kişiler, yasal olarak saklı pay sahibi mirasçılarından  bazılarının veya hepsinin mirasından mahrum kalmasını isterler. Bunun için de ileride mirastan mahrum kalacak kişilerin dava yoluna gitmelerine engel olmak için çeşitli yöntemlere başvurmaktadırlar.

Mirastan mal kaçırmanın  söz konusu olduğu durumlarda karşımıza iki işlem çıkmaktadır. Biri tarafların gerçekte yapmak istedikleri ancak belirli nedenlerle gizledikleri bağışlama işlemi; diğeri ise görünüşte yapılan satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesidir. Yapılan bu işlemin hukuk dilindeki karşılığı muris muvazaasıdır.

Muvazaa, tarafların diğer üçüncü kişileri aldatmak amacıyla aralarında gerçek iradelerini yansıtmayan, görünüşte geçerli olmasına rağmen, kendi aralarında hiç bir hüküm ifade etmeyen bir sözleşme yapma konusunda anlaşmalarıdır.

Örneğin, miras bırakan baba çocuklarından mal kaçırmak için üzerindeki ev ve tarlayı bir başka kişiye tapuda satış yoluyla devretmektedir. Ancak bu görünüşteki satış işleminde aslında miras bırakan  hiç bir şekilde maddi bir karşılık elde etmemiştir asıl amacı söz konusu taşınmazların çocuklarına kalmamasını sağlamaktır. Mirastan mal kaçırmak amacıyla üzerindeki taşınmazları üçüncü kişilere tapuda satış yoluyla devreden miras bırakan muvazaalı işlem yapmıştır. Çünkü, tarafların görünüşte yaptığı satış işleminin amacı mirastan mal kaçırmayı gizlemektir. Bu nedenle, görünüşte yapılan satış işlemi de tarafların kendi aralarında gizli olarak (sözlü veya yazılı) yaptıkları sözleşme de geçersizdir.

Bağışlanmak istenen mal, satış işlemi ile devredilerek üçüncü kişiler aldatılmak istenmektedir. Muvazaalı işlemlerde tarafların gerçek iradesini görünüşte yapılan işlemler değil, gizli işlemler yansıtmaktadır. Yukarıda verilen örnekte bağışlama işlemi gizli işlemdir.

Mirastan mal kaçırma davalarında, muvazaanın unsurları :

  • Görünüşteki işlem (sözleşme),
  • Muvazaa anlaşması,
  • Üçüncü kişileri (mirasçıları) aldatma amacı,
  • Gizli sözleşme.

Görünüşteki işlem uygulamada sıklıkla satış, bağışlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak karşımıza çıkar. Bu işlemler miras bırakanın saklı paylı mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla aslında gerçek iradelerine uygun olmayan, hüküm ve sonuç doğurmayacak şekilde yapılan işlemlerdir. Örneğin, mirastan mal kaçırmak için herhangi bir kimseye tapuda bir evini satmış gibi devreden miras bırakanın amacı, saklı pay sahiplerinin ileride dava açmalarını engellemektir.

Mirastan mal kaçırma davasını saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı ihlal edilen her mirasçı dava yoluna gidebilir. Miras Hakkı çiğnenen davacı muvazaayı her türlü delille ıspatlayabilir. Daha da ayrıntılandırmak  gerekirse  bu davayı yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar veya evlatlıklar açabilir

Ancak  mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirastan çıkarılan kişiler söz konusu davayı açamaz.

Bu davayı mirasçılardan her biri tek başına kendi payı oranı için açabileceği gibi taşınmazın terekeye dönmesini de isteyebilir. Terekenin iştirak halinde olması buna engel değildir ve her bir mirasçı diğerlerinin olurunu almadan kendi payı oranında Tapu İptal ve Tescil Davası açabilir. Ancak burada mirasçı kendi payı oranında değil de taşınmazın terekeye dönmesini istemişse dava dışı diğer mirasçıların da olurunu almak ya da temsilci ile davaya devam etmek zorundadır.

Muris muvazaası davası, miras bırakanın ölümünden sonra her zaman açılabilir. Dava, zamanaşımı veya herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir.

Ancak mirasçıların muvazaayı öğrenir öğrenmez davayı açmaları dava sürecinde sunulacak delillere ulaşılmasını kolaylaştırır. Zira öncelikle ispat edilmesi gereken husus; miras bırakanın davacı mirasçıyı miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği taşınmazını satış gibi göstererek temlik etmiş olmasıdır. Ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde de öncelikle miras bırakanın bakıma ihtiyacı olmadığının, taşınmazını temlik alanın da miras bırakana bakmadığının, asıl amacın mal kaçırmak olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir.

Miras bırakanın gerçek iradesinin araştırılması noktasında tanık delili büyük önem arz etmekte olup ayrıca Yargıtay içtihatları ile şekillenen bir takım ölçütler bulunmaktadır. Satış bedeli ile taşınmazın gerçek değeri arasındaki fark, murisin ve miras bırakanın ekonomik durumu, aile ilişkileri, bölgenin gelenekleri, psikolojik nedenler, terekeden satış parasının çıkıp çıkmadığı bu ölçütlerden bazılarıdır. Bu tür davalarda temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı, asıl amacın bağış olduğu, miras bırakanın mallarını satmaya gereksiniminin bulunmadığı; taşınmazın devredildiği üçüncü kişinin taşınmazı alım gücünün bulunmadığı; miras bırakanın taşınmazı satmak için makul nedenlerinin bulunmadığı gibi hususların kanıtlanması gerekmektedir. 

Pek Tabii mirasçının davayı açmayı geciktirmesi halinde olaya şahit olan tanıkların vefat etmiş olması halinde ciddi bir delil kaybı yaşanmış olacaktır.

Yapılan yargılama sonucunda miras bırakan tarafından yapılan satış işleminin muvazaalı olduğunun tespit edilmesi halinde, tapuda yapılan devir işleminin iptaline karar verilecek ve bu karar geçmişe etkili olarak hüküm ve sonuç doğuracaktır. Dolayısıyla söz konusu satış işlemi hiç olmamış gibi yasal mirasçılar, miras konusu taşınmaz üzerinde hak sahibi olacaklardır.

Muris muvazaası bir diğer deyişle mirastan mal kaçırma davası, tapu iptali ve tescili gibi bir çok farklı dava türünü de bünyesinde barındıran önemli bir miras hukuku davası olduğundan bir avukat vasıtasıyla takip edilmesinde yarar vardır.

Yazarın Diğer Yazıları