On Bir Kahramanın Ardından

Zeytin Dalı Harekâtının 23. gününde yüreği vatan aşkıyla yanıp tutuşan 11 yiğit… Bu dünya da cehennemi yaşayan, on bir ana ve on bir çınar ağacı misali dimdik ayakta durmaya çalışan göğsünün tam ortasına düşen ateşe rağmen dimdik ayakta durmaya çalışan on bir baba...
İçi parçalansa da göğsündeki imanla gerekirse kendisinin de cepheye gitmek istediğini söyleyen ve dünyanın hiçbir milletinde göremeyeceğiniz bir tepki, yüreğindeki kor ateşi savuşturan düşmanın uykusunu kaçıran o iki kelime; “VATAN SAĞOLSUN”

Sakinleştirici ilaçlarla uyutulmaya çalıştırılan on bir ana... Canından bir parçayı bu vatan uğruna feda ettiği halde kendi canını vermeye hazır olduğunu söyleyen 60’lı, 70’li yaşlarda on bir  baba.. Ve kalbi göğüs kafesine sığmayan nefes aldıkça ciğerleri parçalanan eşler, kardeşler, arkadaşlar… Tüm bunların ötesinde vatanı için canını ortaya koymuş bu kahraman şehitlerimiz için gözyaşı döken, yüreği paramparça olan, abdestini alıp şehitlerimiz için Kur’an-ı Kerim okuyan birkaç milyon insan…Şu son cümleyi yazmak gerçekten o kadar zor geldi ki, fakat aklım ve yüreğim milletimizin bu kadar duyarlı olmadığını görmüştü ki istemeyerek içimden gelmeyerek de olsa ‘’birkaç milyon insan’’ yazdı.

Acaba bize ne oluyor?.. Ve ülkemizin umudu olan gençler bu gidiş nereye? Mazlumların umudu, İslam’ın son kalesi olduğumuzu anlamanız, görmeniz buna göre davranmanız için daha kaç 15
Temmuz lazım? Kaç defa daha birilerinin sırtımızı dayıyoruz dediği terör örgütlerinin alçak saldırılar yapması gerekiyor? Yoksa yeni bir Çanakkale mi bekliyorsunuz? Hatta medeni olarak bahsedilen, aslında medeniyetten haberi bile olmayan, kan emici, batılı devletlerin Anadolu’yu işgale başladığı Milli Mücadele yıllarının geri gelmesini mi bekliyorsunuz? Neyi bekliyorsunuz arkadaşlar, kendinize gelmek için neyi bekliyorsunuz?..

İki gün önce on bir tane şehidimizi toprağa verdik. Peki sosyal medya hesaplarımızda gündem neydi; hani şu ailece izlediğimiz yarışma programı yalanlarıyla kendimizi kandırdığımız, çıplak kadınların ve erkeklerin olduğu program #survivor2018 ne güzel değil mi? Yada özün de bir oyun olan, hayatımızda büyük, hayati bir olay gibi sokulmaya çalışılan bir futbol maçı kadar, Beşiktaş’ın futbolcuları kadar bile gündem olamadığı, bizim rahat uyumamızın bedelini hayatıyla ödemiş kendi çocuklarını babasız, ailesini evlatsız bırakarak bedel ödemiş olan on bir görünmeyen kahraman. Bizler hak etmediğimiz için, haklarını bize helal etmeyecekler.

Bu tür düşünceler çok klişe değil mi? Birçoğumuz tüm bunları bilmemize rağmen ya durumun ciddiyetinin farkında değiliz ya da kusura bakmayın ama umursamaz oluyoruz, hislerimiz ölüyor, farkında bile değiliz. Sınır güvenliğimizi korumak herhangi bir siyasi partinin değil, devletin yapmak zorunda olduğu en önemli görevlerden biridir. Dün Anadolu topraklarını doğrudan işgal eden Batılı kan emici, yegâne görevi sömürgecilik olan devletler, doğrudan ülkemizi işgal edemedikleri için bugün Kuzey Irak’a, El-bab’a, Cerablus’a ve Afrin’e yapılan operasyonları içimizdeki satılmışlarla sabote ediyorlar. Açık ve net ifade etmek istiyorum ki, sınırlarımızın dışında yapılan operasyonların tamamı Milli birliğimizin ve beraberliğimizin devamı içindir. İşte bu yüzdendir ki, sınırlarımızın dışında “Kahramanlar Can Veriyor Yurdu Yaşatmak İçin!..”

O kahramanların şehadete yürüdüğü gün, “Afrin Direnişine Selam” olsun diye PKK lehine alçakça sloganların atıldığı, PKK marşlarının çalındığı, HDP kongresinde Sırrı Sakık gibi bir terör sevicinin yanında, “Atatürk’ün askerleriyiz” diyerek bebek katili Apo’nun askerliğini yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay oturuyor. Aynı programda Sibel Kemalbay isimli sözde HDP’nin Eş Başkanı, özde terör örgütlerinin avukatı olan kadın kalkıyor ve teröristler için ‘’Halk’’ ifadesi kullanıyor. Tıpkı “Atatürk’ün askeri” olduğunu iddia ederek bebek katili Apo’nun askerliğine soyunan CHP’nin Genel Başkanın birkaç ay önce SİHA’larımız sayesinde cehennemin dibine gönderilen teröristler için İçişleri Bakanımıza; “onların terörist olduğuna dair kimlikleri var mıydı” demesine benziyor.

Bunların dili aynı, amacı aynı, hedefleri aynı tek farkları CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ü kullanarak, HDP ise yıllarca CHP zulmüne maruz kalan, Kürt halkının duygularını kullanarak algılarıyla oynamaya çalışıyor. Tek amaç, Türkiye’yi bu iki siyasi partiyi besleyen batılı devletlere teslim etmek, başka hiçbir amaç ve gayeye sahip değiller. Dikkat edin her iki siyasi parti de milli bir duruşu hiç bir zaman sergilemez , sergileyemez çünkü batılı patronları hesabını sorar onlar da bunu çok iyi biliyorlar.

Üstad Necip Fazıl ne güzel söylemiş; “CHP bir parti değil. Türk’e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur, bir katliam müessesesidir.” HDP’de yine aynı şekilde Kürt kardeşlerimizin haklarını savunduğunu iddia ederek, en büyük zararı bizim Kürt kardeşlerimize vermiş, Ermenilerin yönettiği bir partidir. Bunların tek derdi Türkiye Cumhuriyeti’nin ve vatandaşlarının huzurunu bozmak bütünlüğüne zarar vermektir.

Sözü fazla uzatmayacağım, şunları özellikle bilmenizi istiyorum;

  • Bir Ermeni uşağı mikrofonu eline alıp ‘’biz sırtımızı YPG’ye, PYD’ye, ASJDSDHFKH’ye yaslayan ve bunda da bir sakınca görmeyen hainler aylarca rahat rahat geziyorsa…
  • Hani şu LGBT eylemlerinin fenomeni olan eşcinsellerle yürürken aslan kesilen, Ermeni maşası "Onların bize devrettiği bayrağı, biz bir başkana devredene kadar yere düşürmeme sözünü veriyoruz” açıklamasında bulunuyorsa ve bebek katili bir terörist olan Apo’ya selam gönderiyorsa…
  • Sanatçı’yım, Aydın’ım diye geçinen zavallılar, terör örgütleri alçak saldırılar yaparken çıt çıkarmıyorsa ve terörist leşleri arttıkça barış çığırtkanlığı yapıyorsa…
  • Şehit olan on bir kahramanımız için tek cümle kurmuyor, öldürülen 1369 hain terörist için destanlar yazıyorsa…”

    Buda şunu gösteriyor ki, gereğinden fazla özgür bir ülkede yaşıyoruz demektir. Hani bazıları kalkıp, “ülkemizde özgür değiliz, özgürce düşünemiyoruz, özgürce yaşayamıyoruz” diyorlar ya…

Hatırlatmak isterim bunca şeye rağmen hala “özgür değiliz” diyenlere…
Biz bunu tam olarak biliyoruz ki bu topraklar, ta Osmanlı’dan bugüne kadar özgür düşüncelere, özgür yaşamlara sahip çıkmış, kardeşlik, barış ve huzur içerisinde yaşamışlardır. Bunca şeye rağmen hiç kimsenin haddine değildir “biz özgür değiliz” söylemleri üretenlere…
…..
Bu arada yarın sözde sevgililer günü, özde akıl tutulması olan 14 Şubat…  
On  bir kahramanımız Şehit olduktan dört gün sonra…
Milli ve manevi değerlerimizden kopuk, batının hayatımıza soktuğu anlamsız bir günü kutlamaya, sosyal medyadan klavye kahramanlığı yapıp, duygu kasmaya devam…
Kalın sağlıcakla…

Yazarın Diğer Yazıları