Agnostik Din İslam

Agonotoloji; cehalet yayıcılık, bilgisizlik bilimi.

Agnosis (Bilgisizlik) Antoloji ( Varlık Felsefesi ) Bilinçlenme yeteneğindeki insanın, bilinçlenmesinin önüne geçen bilim.

Metotlar arası toplum bilimi alt dallarından bir bilim dalı olarak adlandırılır.

Robert N.Proctor  tarafından geliştirilmiş, daha çok ürün satmak için, satma, pazarlama yollarından biri olarak dar bir alana da sıkıştırılarak uygulanmıştır.

Aslında, uygulama alanı çok geniş bir bilim dalıdır, disiplinler arası alt dallardan biri olarak bilinse bile, çoğu zaman temel disiplinleri alt edebilen bir karaktere sahiptir.

Bilinmezlik olarakta tarif edilir.

Bilinmezlik şeklindeki tarif  genellikle, Tanrı kavramı ve yaratılış felsefesinde reddiyecilerin sığındığı  bir alandır.

Agnostik reddiyeciler, bilinmeyen bir tanrı için kafa yormaya gerek yok kolaycılığı ile tanrı ve yaratılış kavramlarını ret eder.

Tanrı konusundaki bu Agonstik görüşü daha sonra ele alıp değerlendiririz.

Bu yazının konusu biraz daha farklı olacak.

Bizi doğrudan ve olumsuz bir şekilde etkileyen, Agnostik İslam ve Müslüman konusunda bir şeyler söylemek isteriz. 

Agnostik İslam terimini özellikle seçtik.

''Kuran (Vahiyi), apaçık bir beyandır'' ayeti kerimesi, bize, vahyin anlaşılır, açık bir beyan olduğunu bildirmesine rağmen.

Cehalet yayıcıların elinde Kuran;

Anlaşılmaz bir mesaj haline getirilmiştir.

Kuran, bu cehalet yayıcılar tarafından, sadece ehil olan seçilmişler tarafından anlaşılır diye tarif edilir.

Bu cehalet yayıcılar;

Kuran'ı, bazen mecusi bir dürtü ile, Şia ekolü ile yorumlamaya çalışır ve anlatır.

Bazen, Şaman gelenek ve inanç sistemi ile yorumlar ve öyle sunar.

Çoğu zaman da, diğer tahrif edilmiş kitap ve gönderilmiş dinlerin penceresinden bakarak, İsevilik ve Musevilik bakış açısı ile anlar ve anlatır.

Bir köşe yazısında sıralayıp, okuyucuyu örnek  sağanağına tutmak ve yıldırmak istemiyoruz.

Günlük hayatta din diye anlatılan saçmalıkları, düşünen ve tefekkür eden her beyin biliyor ve bu saçmalıklardan kendini soyutluyor.

Sadece bir iki örnek verelim; Yahudi ve Hrıstiyan  dünyasının, Mehdi, Mesih beklentisi, önce Şia, daha sonra Ehli Sünnet ekol tarafından benimsenerek, İslam inancına yerleştirilmiş durumdadır.

Kutsal mekan ve yatırlar konusu ise, hem, Şia hem de Şaman geleneklerinden sirayet ederek, İslami bir kimlik kazanmıştır.

Tarikat ve tasavvuf felsefesi, Hint  mistik inancından  esinlenerek, İslami bir ekol haline gelmiştir.

Yine Mucizevi İsa örneklemesi ile hareket edilerek, Hazreti peygamber bir elçi görülmeyip, mucizeler ile donatılmış, adeta bir sihirbaz kimliğine sokulup, gerçek kimliğinden koparılıp, kendi algıları ile yarattıkları bir peygamber kimliğine sokulmuştur.

Halbuki, ne İsa ne Musa ne de Hz. Muhammed,  Allah'ın kendilerine bildirdiği Vahiyden başka bir söz söylememiş, bir tutum ve davranış sergilememiştir.

İnsan, tarih boyunca Vahiyi ve Peygamberler ile savaş halinde olmuştur, bunu, kimi zaman bir agnostik gibi bilinmezci  bir tavır ile, kimi zaman, tümden reddiye ile Ateist bir refleks ile yapmıştır.

Gözden kaçan ve kaçırılmaya çalışılan esas tehlike ise, Vahiyi ALLAH ve Peygamber gerçeğinin cehalet yayıcı, Müslümanlar, şeyhler, babalar, dedeler tarafından perdelenmesi ve örtülmesidir.

Bu  tesadüfü değildir, bu münferit bir çehalet yayıcılık ise hiç değildir, Bu Vahiyi gerçeği karşısında acze düşen, Günümüz ve  geçmişteki Firavun düzenlerinin, insanlık ve ALLAH düşmanı felsefelerin, geliştirilmiş bir bilimsel projesidir.

Biz kafirleri ve içimize sızmış, kafir tetikçilerini, münafıkları, kuran ışığında tanıyor ve uzak duruyoruz, ama milyarlarca Müslüman ve ötekileştirilmiş insan, halen bu cehalet yayıcılık projesinin kıskacı atında sürünmektedir.

Esaretten kurtulmanın  tek yolu, ''Ap açık bir beyan olan'' Kuran'dır, Şeyhler, mollalar, gavslar, babalar, dedeler, mucize gösteren, şefaat eden peygamberler, beklenen mehdiler, insanı ancak esarete sürükler, ALLAH'tan uzaklaştırır.

Yazarın Diğer Yazıları