Tuzaklar ve AK Parti!

Yazının başlığı aslında Ak Partinin Seçilmiş Travmaları olmalıydı, Tuzak daha uygun geldi.

Yıl 2004 Seçim Koordinasyon Merkezi, gece geç saatler, Genel Merkezden gelen bir telefon.

Fişleme yapıyorlar, haberiniz olsun, telefon kısaca hal hatır sorarak kapandı.

Kendi kendime söylenmeye başladım, aman sende, bende siyasi fiş çok, bir tane daha olsa ne çıkar, varsın fişlesinler.

Yıl 2006 Genel Merkez, bir seminer, kürsüdeki yetkili, Birleşmiş Milletler 200 üyeli bir yapıya dönüşecek.

Yanımdaki arkadaşa, demek ki ülkeler bölünecek diye fısıldadım.

2004 yılında gelen telefonun ne anlama geldiğini daha sonra anladım.

Seçilmiş bir travma kaşınıp ortaya atılmıştı, Kemalistler darbe yapacak, fişleme yapıyorlar.

Oltaya takılan bu zehirli yemi Genel Merkez yedi.

Sonraki yıllar, darbe paranoyası ile yapılan yanlışlar ile dolu.

Oltaya zehirli yemi takan, inandırıcı olmak için epeyi tezgah kurdu.

TSK ya karşı Kumpaslar, Danıştay  baskını, darbe örgütleri, kapatma davası, birbiri ardına gelmeye başladı.

Oltacı kendini kabul ettirmiş, Devleti bana teslim edin, ben sizi korurum, siz rahat olun, bu işleri bana bırakın bile demeden, Devlet Oltacıya teslim edildi.

Oltacı Pensilvenya da ellerini ovuşturuyor, sinsi, sinsi gülerek, son darbeyi vurmanın planlarını yapıyordu.

Vurdu, 15 TEMMUZ......Olup bitenler hafızalarda tap taze.

Akıllar başa gelmiş, felaket atlatılmıştı.

Felaket atlatılırken darbe yapacak Kemalist subaylar! darbe önlemede önemli roller üstlendi.

Oltacı papaz mat olmuştu.

Oltacı tek değildi, sırada bekleyen diğer oltacılara gün doğdu.

2006 Genel Merkez semineri, 200 üyeli birleşmiş milletler, yani ülkelerin bölünmesi.

Bölünme paranoyası,sıradaki oltacının zehirli yemi oldu, bir anda terör pik yaptı, ülke bölünüyor endişesi bir kara bulut gibi çöktü.

Artık kimsenin aklında aş, ekmek, iş yoktu, tek mesele Ülkenin bölünmesi korkusu idi.

Oltacı, Bölünme korkusuna çözüm bulmuştu, bölünmemenin, bekanın tek çıkar yolu, Başkanlık sistemi idi.

Ak Partinin gündeminden çıkan bu sistem, bu günün stratejik ve küçük! ortağı tarafından önerildi.

Ak Parti bu zehirli yemi de yedi.

Oltacının planı işliyor, oltacı sinsi, sinsi el ovuşturuyordu, Ak Parti başkanlık sistemini yürütmek için her halükarda yüzde ellinin üstünde kalmak zorunda idi.

Oltacı seçtiği partiyi, Ak Partiye monte etti.

Küçük ortak, çok isterik bir görüntü sergiliyor, yaptığı stratejik evliliği bozmamak için Ak Partiye yapılan her saldırıya koruma kalkanı oluşturuyordu.

Yeni  ortak, aynı zamanda son seçimlerde kendi seçmenine ittifak kapsamında hakim olmuyor veya nezaketen olamıyor diyelim, iki büyük kentte seçim kaybettiriyordu.

Bölünme paranoyası yerini, iktidarı kaybetme paranoyasına bırakmış, yeni yamanın ekmeğine yağ sürülmüştü.

Süreç bir öncekini hatırlatıyor, yine küçük ortak, yine kendi kadrolarını Devlete yerleştirme ameliyeleri.

Bu ortaklık bir önceki gibi sonuçlanır ise hiç şaşırmamak gerekecek.

Çünkü Pensilvenyada kurulan İktidar hayalleri, artık Tanrı Dağlarında kuruluyor.

Bu yazıda şimdilik siyasi stratejik hataları ele aldık.

Ak Partinin yapmış olduğu üçüncü ve hayati bir hata olan tarikat, cemaat ilişkilerini bir başka yazının konusu yapalım.

Ak Parti tek başına, millet ile ittifak ve gönül birlikteliği yaparak yola çıktı, başarılı oldu.

Yamalı yürüyüş kötü bir tercih, eğer tercih ise!

Yok eğer bir dayatma ise bu daha vahim, Ak Partinin Millet dayanışması ile kendisine yapılacak her türlü zoraki dayatmaları elinin tersi ile itecek gücü var, tabi şu anda bu gücü var diyelim, eğer faydadan çok zarar vermeye başlayan yamalı yürüyüş ile gücünü kaybetmez ise.

Seçilmiş travmalar ile angaje etme işi bilinen bir yöntem, bu klasik angaje etme yolunu Ak Partinin boşa çıkarması artık bir gereklilik.

Travmalar ile yaşamak Ak Partiye yakışmıyor.

Yazarın Diğer Yazıları