Anne Baba Hapishanesi

Benim kaç yaşında olduğumun önemi yok ben annemin ve babamın çocuğuyum. Yani adım soyadım yok gibi aslında düşünüyorum da ben yokum gibiyim. Onların gördüğü, yorumladığı biriyim. Onlar yani anne, baba, öğretmen, komşunun bana göre aptal olduğunu düşündüğüm ama notu fazla olan ve karşılaştırıldığım çocuğu.

Okulda dahi adımdan önce numaram okunuyor. Bana baktığında kimse görmüyor gibi ve işin kötüsü bende aynaya baktığımda yavaş yavaş yüzümün hatlarının silindiğini görüyorum. Çok dik durmadığım durmak istemediğim için rahatsızım aynada baktığımda dahi gördüğüm beni annemin eleştirdiğini duyuyorum. Ya da düşük not aldığımda babamın yüzünde nasıl başarısız olduğumu ifade edecek bir iğrenme belirtisi var onu görüp korkuyorum kendimdeki başarısızlıktan. Sesi geliyor kulaklarıma alay edercesine konuşması aptalmışım gibi beni yargılaması. Bazen daha başarılı olduğu için abimi daha çok seviyormuş gibi yapması. Bu durumu fırsat bilip bana nispet yapan abimin aslında gerçek bir sevgi olmamasına rağmen sevgi dilenen bir çocuk olarak daha çok sevgi için yalvarırcasına ders çalıştığı anları gördükçe içim acıyor.

Babam ve annem kendilerinin görünmez olduklarını zannediyor. Maskeleri var onların maskelerini takıyorlar. İşten geldiğinde yorgun ve öfkeli bir babam var. O kadar sinirli ki ve hatta gergin ki anlayışlıymış gibi rol yapıyor. Yüzünde tükenmişlik var. Babam sevmeyi bilmiyor. Nasıl sarılacağını da bilmiyor. Babam kollarıyla sarılıyor. Kemikleri canımı acıtıyor çünkü sarılmak için sarılıyor. Babam ağzıyla sevdiğini söylüyor yüzüyle beni itiyor. Bilmediği yaşamadığı bir duyguyu ondan beklediğim için çaresizce beni yalnızlığa itiyorlar. Annem koşuşturan bir kadın işi evi ve tüm bunların yanında kocaman kalbiyle sevmeye çalışıyor beni ama o da yapamıyor. Yapamadığı için kendini suçluyor ve bu suçlama sonunda kendine dahi tahammül edemezken kendinden kaçarken o hızla bana çarpıyor. Annem babamdan görmediği sevgiyi kendi annesinin eleştirilerini ve daha çokça yaşadığı tüm bu olayları bana hamileyken çözmeyi amaçlamış bir kadın. Ama her adımında yapamadıkları karşısına çıkıyor. Daha çok eleştiriyor kendini ve tükeniyor. Kendi çocukluklarında yaşayamadıkları başarıyı bende yaşamak için beni tüketiyorlar. Beni azarlarken aslında kendilerine davranıldığı gibi davranıyorlar ve yaptıkları bu haksızlığa dayanamadıkları için bahane bulup kendilerinin yaptıklarını aklıyorlar kendilerince. Böylece benim varlığımın altında daha da eziliyorlar. Bunları yaparken canı acıyor ama tuhaf bir zevk de alıyor. Ne yapalım canım çocuk böyle yetiştirilir diye yakınıyor.

Ben kimsesiz bir çocuğum. Bazen annem ve babam telefonlarına sarılıyorlar ya da işlerine bazen de sığındıkları bilgisizlikleri oluyor. Hep bir kurtarıcı düşünceleri oluyor bazen görmezden gelmelerine bazen kendilerinde haklı gördükleri psikolojik şiddetlerine bazen maddi şiddete. Yani tuhaf bir şekilde ben yalnızlığımda huzur buluyorum.  Ben den istedikleri saygıyı kendilerine göstermedikleri için ben ne kadar saygı gösterirsem onlara onlar bu saygıyı hak etmediklerini düşünüp altında ezildikleri için can acısıyla daha fazla canımı acıtıyorlar. Bazen yakınlaşıyoruz, işte o zaman o zaman her şey çok farklı. Şefkatle bakıyor annem sanki binlerce yıllık şefkate susamış bir kalp gibi beni sevdikçe çoğalıyor. Tekrar bir çocuk olduğumu hissediyorum. Bazen babam o kadar güveniyor ki bu güvenle ben dağları yerinden sökerim diyorum. Naif bir şefkatin içinde dağ gibi bir sevgi hissediyorum. Babam diyorum. Dünyaya meydan okuyorum. Güçlü hissediyorum. Sonra kısa sürüyor tüm bunlar. Uyanıyorum rüyadan. Annem ve babam beni bilmiyor niyetleri çok iyi olsa da uğruma ölmeyi göze alacak kadar sevseler de beni nasıl seveceklerini, beni nasıl yüreklendireceklerin beni nasıl doğrularım için eleştireceklerini bilmiyorlar. Hatta başarılarımı nasıl önere edecekleri konusunda bile gerçek hislerini belirtemedikleri bir yapmacıklık sarıyor yaşamımızı. Ben yersiz yurtsuz bir garip gibi ya kendimi arayacağım ya da kendimin tükenmişliğinde bekleyeceğim; ta ki, hayatın yeni bir mucizesi yaşamıma dokunana kadar.

Yazarın Diğer Yazıları