Ufuk Çetinkaya

Şükretmeyi Bilmek

Ufuk Çetinkaya

Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan fırıncı,"Biraz bekleyeceksin " dedi.

"İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum."

 Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu. Selam verdikten sonra, fırıncının tezgahına yaklaşarak, "Ekmeklerimi alayım," dedi.

 "Benim ikizler acıkmıştır." Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden dört-beş tane çıkardı.
Ben o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş, tezgahın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu.
Fısıltı şeklinde fırıncıya sordum. Neden taze ekmeği beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya...

 "Bayat ekmekleri kendisi istiyor." dedi fırıncı.

"Çok fakir olduğundan, ona yarı fiyatına veriyorum."

"Kim bu adam?" diye sordum.

 "Kore gazilerinden " dedi.

"Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefat edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşla."

Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyordum.

"Aradaki farkı ben vereyim," dedim.

"Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler." Fırıncı, teklifimi kabul etti ve biraz sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgahın altına koydu.

 "Çok şanslısın hacı amca," dedi.

 Çocuklar için sana bugün pasta gibi ekmek vereceğim.

" Yaşlı adam, bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırırken. "Allah, senden razı olsun evladım" dedi. "Bugün onların doğum günü olduğunu nereden biliyordun?"

Yardımlaşmanın doruk noktaya çıktığı mübarek Ramazan ayına yaklaştığımız şu günlerde, ''Bazılarımız ihtiyaç olan kişileri  göremiyor veya görmezden geliyor. Bizde insanız, onlarda insan. Hepimiz aynı yerde nefes alıp veriyoruz. İnsanların nasıl geçindiğini bilmiyoruz. Herkes elinden geldiği kadar yardım yapsa, muhtaç kişilerde hayatlarını güzel bir şekilde idam ettirebilirler.

Ne güzeldir yardımlaşmak, birinin yardıma ihtiyacı oldumu el uzatmak. Onun yüzünün güldüğünü görmek. Mutluluğuyla mutlu olmak, o gözlerdeki samimi bakışı görüp, evet ben yaptım mutlu ettim, o zor zamanında yanında oldum, bu benim eserim diyebilmek. Başa kalkmadan, yaptığın yardımın onun onurunu, gururunu kırmadan yapmak.

Peki neden yardım ederiz, vicdanen, kalben, isteyerek, üzülerek, yarın bende aynı durumda olabilirim diye, empati yaparak yardım ederiz. Ben bu yardımı ettim, bir ömür bana mahkum ol, yada her seferinde başına kalkarım diye değil. Allah rızası için, başımın gözümün sadakası olsun,  insanların ihtiyaçları görülsün diye ederiz.

Maddi yardım, manevi yardım, eşya yardımı, ruhen yardım hiç farketmez. İnsanların gönlünü almak, onları mutlu etmek, Allah katında en büyük yardım işte bu. Tamam parasız olmuyor ama, herkesin  bir dosta,  bir arkadaşa, onu anlayacak, onu dinleyecek, yakın birisine ihtiyacı vardır. Böyle birileri varsa etrafınızda tutun, onları sakın bırakmayın. Öylesi insanlar o kadar azki etrafımızda gönül rahatlığıyla ona güvenebiliyorsanız, sarılın onlara, sıkı sıkı sarılın, asla bırakmayın.

Bütün okuyucularımıza sağlıklı ve gönül ferahlığı içinde yaşıyor olmanın bile şükretmeye değer olduğunu unutmamaları ve yarınlarına umutla bakmaları dileğiyle…

Yazarın Diğer Yazıları