Ufuk Çetinkaya

2020 Yılına Da Bu Umutlarla, Bu Beklentilerle Girdik

Ufuk Çetinkaya

Her yeni yıla yeni umutlarla başlarız. Yeni beklentiler, yeni hayaller İyi dilek temennileriyle gireriz yeni yıla. Her şeyin gönlünüze göre olmasını dileriz Düşlerinizin gerçekleşeceği bir yıl olsun temennisinde bulunuruz. Huzurlu, sağlıklı, bol kazançlı, savaşların bittiği, çocukların öldürülmediği, kadına şiddetin yapılmadığı, barış dolu bir dünyadır temennimiz. Sadece bir dilek bir temenniden ibarettir elbet. 2020 yılına da bu umutlarla, bu beklentilerle girdik. Lakin yeni yıla hep üzücü olaylarla, doğa afetlerle girdik. Henüz bir buçuk aylık sürede Allah beterinden saklasın başımıza gelmeyen kalmadı. Yeni yıla yeni acılarla girdik Kahrolduk, üzüldük, ağladık, içimiz sızladı. İdlip’te 38 askerimizi şehit verirken yüreğimiz yandı. Elazığ ve Malatya’da 41 vatandaşımızı kaybettiğimiz depremle sarsıldık. İçimiz yandı, yüreğimizi kor ateşi yaktı. Avustralya’da çok su içiyorlar dile 10 bin deve itlaf edilince Allah’ın gazabına uğradılar. Taş gibi dolu yağdı başlarına Yaşanan yangınlar kıyamet alameti gibi, 2020’ye nerede ise dünya savaşı ile giriyorduk Amerika ile İran, savaşın eşiğinden döndü. Çin’de ortaya çıkan Corona virüs salgını insanların kuş gibi ölümüne neden oldu, önü kesilemiyor. Van’da yaşanan çığ felaketinde 36 vatandaşımızın acısıyla sarsıldı. Son olarak üç kişinin ölümüyle sonuçlanan uçak kazası. Sabiha Gökçen Havalimanında uçağın pistten çıktığı kazayla 200 kişi ölümün eşiğinden döndü. Allah’ım biz günahkâr kullarını affeyle Allah’ım ne büyük günah işledik ki bütün bu musibetler başımıza geldi diye âlemlerin rabbine sığındık. Dua ediyoruz.

Büyük okyanusun ortasında batan gemiden tahliye sandalından ayrılan bir adam vardı. Bu adam 21 gün boyunca okyanusun ortasında çaresizce kurtarılmayı bekledi nihayet yeri tespit edilen adam mutlu sona ulaştı. Bir gün Rickenbacker adlı bu adamla karşılaşan, Amerikalı ünlü yazar Dale Carnegie, ona yaşadığı bu büyük tecrübeden neler öğrendiğini sordu adamın verdiği cevap oldukça düşündürücüydü.

Bu tecrübeden edindiğim en büyük ders, insanın içebileceği kadar tatlı suyu ve yiyebileceği kadar ekmeyi olduktan sonra hayatta hiçbir şeyden şikâyet etmemesi gerektiğidir.

Şimdi bir sınavdan tecrübeden geçiyoruz. Elbette makul düzeyde tüm tedbirleri almalıyız. Tevekkülün sırrı elbette tedbirdir. Ama ruh dünyamızı sarsmayan huzurumuzu bozmayacak tedbirler. Mutlak bir ibadet olan abdesti bir temizlik olarak hayatımıza geçirelim dualarla ellerimizi açıp, ne kadar aciz olduğumuzu nefsimize hatırlatalım. Bizi var edene sonsuz güvenirken verdiği nimetleri yerli yerince kullanalım. Zamanın kıymetini idrak ederek; boş lafazanlıklarla kafelerde geyik yaparak tüketmeyelim. Çocuklarımızla özel zamanlar geçirmek için bu dönemi fırsat bilelim ama her şeyden önce felakete uğramış insanları gördüğümüzde ‘’ bu kullarına verdiğin sıkıntıdan, murdarilikten, beni muaf tuttuğun için sana hamt ediyorum Allah’ım’’ diyen bir öze kavuşalım.

Oysa Allah’ın kullarını ne kadar sevdiğine bir kez daha şahitlik etmekteyiz. Günlük hayatımıza getirdiği her kural, bizi korumaya dair. ‘’ Temizlik imanın yarısıdır’’ buyruldu. Abdest alan; imanını koruyan, içini ve dışını temizleyen emin oluyor.

Yıllardır vatanlarıyla imtihan olan insanların haline ‘’ onlarda orada olup ölselerdi buraya niye geldiler’’ deyişimize, suların içinde ilen küçücük bedenlere, sahile vuran kuzucukların görüntülerine alışmamıza içten bir tövbe edelim.

Az korkun, çok umut edin

Az yiyin, çok çiğneyin

Az konuşun, çok ifade edin

Az kızın, çok sevin

İyi şeyler sizindir…

Yazarın Diğer Yazıları