Ufuk Çetinkaya

Gençlerde Kaygı Duygusu

Ufuk Çetinkaya

Şu günlerde salgınlar, iklimsel felaketler yüzünden birçoğumuz hele ki gençlerimiz gelecek kaygısı taşıyorlar. Evet, hayat düşe –kalka bir yolculuk. Gençlerimizin derdi ise ailelerine yük olmamak. Çok sayıda fedakâr anne ve baba “Evladım bu kaygıyı taşımasınlar, bir ömür boyu yanlarımda olurum” diyorlar. Gençlerimiz kendi ayakları üzerinde durmanın daya iyi olacağına inanıyorlar. Onun için uzun bir yolun başlangıç aşamasını yaşıyorlar.

Gelecek, içinde belirsizlik ve bilinmezlik içeren bir kavramdır. Gelecek kaygısı ise bu bilinmezlik durumuna karşı herkesin dönem dönem içine düşebileceği; huzursuzluk hissinden şiddetli bir endişe haline evrilerek, kişinin işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen bir duygu halidir. Herkes hayatında kaygı, endişe ve korku gibi duyguları belirli ölçüde deneyimler. Bu duygular insanoğlunun var oluşunun devamlılığını sağlar hatta bazen koruyucu ve motive edici bile olabilir. Örneğin, kaza geçirmekten korkmasaydık otobanda 300 km hızla gidebilirdik ya da başarısız olmaktan endişe etmeseydik, önümüzdeki sınavlara çalışma gereği bile duymazdık.

Özetle, kaygı duygusu yeterince olduğu durumlarda, koruyucu bir etkiye bile sahiptir. Belirsizlik ve bilinmezlik gelecek kaygısının en önemli nedenlerinden biridir. Kişilerin bu belirsizlik durumuna karşı kendi zihinlerinde yarattığı senaryolar, olasılık ve tahminler bazen öyle bir noktaya gelebilir ki bireyin hayat akışını aksatmaya başlar. “Ya öyle olmazsa, ya başaramazsam, ya işsiz kalırsam…” gibi kaygılardan doğan huzursuzluk hali, kişinin günlük yaşantısına hükmeder.

İnsanoğlu, karşılaştığı her durumu kontrol etmek ister. Eğer olayları, kişileri ve durumları kontrol edebilirse kendisini güvende ve rahat hisseder. Bununla beraber içinde bilinmezlik durumu yaşayan kişilerin, geleceği kontrol etmesi veya istediği yöne çevirebilmesi bazen mümkün olmayabilir. İşte bu kontrol edememe durumu, içinde yaşadığı anda onda huzursuzluk, gerginlik, kaygı ve bazen kişiyi tamamen içine hapseden bir korku haline dönüşebilir. Kontrol edememe durumu da gelecek kaygısını tetikleyen ikinci en önemli nedendir.

Belirsizlik, geleceğin tahmin edilemezliği ve kontrol edememe durumu; gelecek kaygısının temel nedenleri olarak özellikle bazı kişileri daha çok etkiler. İnsanlar, gelecek kaygısını hayatlarının birçok döneminde deneyimleyebilir. Özellikle hayatlarında dönüm noktası olarak tanımladıkları eğitim, askerlik, evlilik gibi durumlar bunun daha çok hissedilmesine yol açabilir. Günümüz ve ülkemiz koşulları düşünüldüğünde ise son zamanlarda gelecek kaygısını her yaştan birey daha çok yaşamakta. İlkokul çağındaki çocuklar bile kendi aralarında “Acaba bu doların durumu ne olacak?” diye konuşuyor.

Üniversite ve LGS gibi sınavlara hazırlanan gençler, mezun olacak üniversite öğrencileri ve iş arayışındaki gençler de derin bir ümitsizliğe kapılıp “Ne yaparsak yapalım, hangi mesleği yaparsak yapalım bir anlamı yok. Zaten sürüneceğiz, iş bulamayacağız” diye çaresizce şikayetlerini dillendiriyor. “Ders çalışmak boşuna, iyi bir fakülte kazansam da nasıl olsa iş bulamayacağım, niye uğraşıyorum” gibi işlevsel olmayan düşünce yapıları çığ gibi gençlerimizi derin bir umutsuzluk girdabına sürüklüyor. 

İnsan, sosyal bir varlık olduğu için ilişkiler bireyin yaşamında oldukça önemli ve belirleyicidir. Gelecek kaygısı taşıyan bireylerin çevresinde onları destekleyen arkadaşlarının, öğretmenlerinin olması ve sıcak aile ilişkileri; ihtimaller ve belirsizlik karşısında kaygılarını azaltmada oldukça etkilidir.

Eğer ki gençlerin içinde bulunduğu aile, gelecekle ilgili kaygıları yoğun yaşıyor, sürekli bunları gündemde tutuyorsa, geçlerin bu durumdan etkilenmemesi mümkün değildir. Çünkü kaygı bulaşıcıdır ve her yaştan bireyi kolayca etkileyebilir.  Erişkin bireyler olarak aileye düşen, geleceğin belirsizliğini gençler adına biraz olsun netleştirmek, karamsar olmamak ve güvence vermektir.

Gençlere, sevildiğini ve desteklendiğini hissettirmek, hedeflerin oluşmasında ve planlama aşamasında yardımcı olmaktır. Kişi kendini böylece daha güvende hissederek, kaygısıyla daha kolay baş edebilir. Özetlemek gerekirse, gelecek kaygısı yaşamadan hayallerinin peşinden gidebilen mutlu gençler için destekleyici olmak aileye düşen en büyük sorumluluktur.

Yazarın Diğer Yazıları