Nasıl mı?
Psikolojik bir genetiği vardır. Kişi ailede olup biteni psikolojik hafızasına alır ve yetişkinlikte yaşamın içinde kullanmaya başlar. Çünkü içinde büyüdüğü güvenli alan olan evinin içerisinde yaşadığı her şey onun içi normaldir ve hayatta kalma, ilişki yürütme tarzı bu şekilde yerleşir. Örneğin; ilişki, normal şartlarda kötü gider fakat iyi ilişkinin nasıl olduğunu gözlemleyemediği için ilişki yaşama şeklinin bu şekilde olduğu ile ilgili inançları ağır basar.
Yapılan başka bir seçim ise en güvende hissettiğimiz alan olan evimizdeki kişilere benzer karakterler alırız hayatımıza. Düşünürüz ki benzer kişiler hayatımıza girdiğinde yarım kalan çarkı tamamlar ve daha iyi hissederiz. Durum böyle olunca şiddetin olduğu ev yine şiddetin olduğu yeni bir eve dönüşür. Bu zinciri kırmak için yüksek farkındalığa ya da desteğe ihtiyaç vardır. ...
Öze indiğimizde; İnsan iki dürtü ile doğar, biri cinsellik diğeri saldırganlık. İnsanda olduğu gibi bu dürtüler hayvanda da bulunmakta fakat tek bir farkla. Hayvan aç olduğunda ve güvenli alanına müdahale edildiğinde saldırgan olmakta, onun dışında saldırganlık eylemine pek rastlanmamaktadır. Fakat insan her şeyi kendi alanını gibi görüyor, hep daha fazlasını, daha iyisini kendisine hak görüyor, ulaşamadığında farklı şekillerde fiziksel veya psikolojik şiddete başvuruyor. Bu yüzden hayatın her yerinde şiddete rastlanıyor; ailede, işte, sokakta, ilişkide her yerde. Zeminde bir şeylere sahip olma, bir şeylerin kendisine ait olma hissi ağır basıyor.
Freud; '' Bozuk davranışlar gerçekte kişinin içsel çatışmalarından kurtulmak için gösterdiği yetersiz çabaların belirtileridir'' diyor . Şiddet uygulayanlar arka planda aslında çok korkaktırlar, öz güvenleri düşüktür. Ben varım ben güçlüyüm olgusunu kendisine ve karşıdakine hissettirmeye çalışır. Halbuki güçlü insan şiddete başvurmadan hakkını arayan insandır, duygularını sözel ifade etme becerisi ile anlatır ve karşıdakini aynı yolla anlamaya çalışır. Zayıf kişi, güçlü insan karşısında korkar duygularını ifade edemez, evde güçsüz eşinden, çocuğundan korkaklığını, ezikliğini telafi eder.
Şiddet konusunda toplum bilinçleniyor gibi görünüyor, daha hassas şiddet karşısında ve daha çok sesini duyurmak istiyor. Kampanyalar, sosyal sorumluluk projeleri artmansına rağmen cinayetlerde %20, kadına şiddette %30 artış olduğu görülmektedir.
Yasalardaki caydırıcı ceza işlemlerin olmasına rağmen oranın artması kafa karıştıcı fakat durumun özüne indiğimizde; Şiddet, çocuklukta öğrenilen ve zamanla alışkanlık haline gelen bir eylem olduğu ve ileriki yaşamında bunu aktif olarak kullandığı ya da şiddet uygulayan kişileri hayatına aldığını söyleyebiliriz. Kişinin maalesef çözüm üretme yolu şiddete başvurmak ve şiddetle durumları halletmeye çalışmak olduğu için aksine daha çok problemin ortaya çıkmasına sebep olmaktır.
Şiddetin önlenmesi için değişim ve bilinçli çocuk yetiştirmek en önemli husus. Biz değişirsek, ailemiz değişir, ailemiz değişirse çevremiz değişir, çevremiz değiştikçe hayat güzelleşir. Bu yüzden şiddete hep beraber HAYIR diyelim. Şiddetin temelinde yatan sorunların farkına varıp güzel bir geleceğe, sağlıklı nesillere kucak açalım.