Ufuk Çetinkaya

Su Misali

Ufuk Çetinkaya

Yitip giden zaman için yapılan en güzel tabirlerden bir tanesidir ‘su misali akıp gitmesi’… 

Gerçekten de öyle zaman maalesef ki su gibi akıp gidiyor. Ömrümüzden bir parçayı da alıp götürüyor beraberinde. 

Bu nedenle her anımızı her saniyemizi dolu dolu geçirmemiz lazım.

Zamanın bu kadar hızla akıp gitmesi ve zamanın bu baş döndürücü hızına yetişilememesi ben ve benim gibi milyonlarca insanın hayretle karşıladığımız bir durum.

2020 yılının yavaş yavaş sonuna doğru gidiyoruz. Bu sene dünya ve ülkemiz açısından olumsuzluklarla dolu bir yıl olarak geçti. Herkesin temennisi bir an önce bu yılın geçip gitmesi ve yeni yılla birlikte sağlıklı, huzurlu günlere kavuşmak istiyoruz. Her ne kadar olumsuzluklarla dolu olsa da 2020 de geçip gidiyor. Kasım ayına geldik bile nasıl geldi geçti anlaşılamadı ama geçti ve ışık hızıyla da geçmeye devam ediyor. Bu kadar hızlı geçen zaman süresinde giden elbette hayatımızdan gidiyor. Anlaşılması, inanması gerçekten güç değil mi? 

Zaman ne kadar hızla akıp gidiyor. Çocukluğunu, doğumunu bildiğimiz çocuklar büyüdü, evlendi, çoluğa çocuğa karıştı. Bir sürü acılarımız oldu daha dün içimize oturan, burnumuzun direğini sızlatan… Acılar hala taze daha taze daha dün gibi taze ama aradan geçmiş gitmiş koca yıllar…

İnsan inanmak da güçlük çekiyor değil mi zamanın bu kadar hızlı geçmesine ve bu hız karşısında bizim çaresiz oluşumuza…

Zaman akıyor, yaşlar alıp başını gidiyor. Ne kadar ‘benim ruhum genç’ deyip kendimizi avutsak da bedenimiz yılların bu koşturmacasına yenik düşüyor, yaşlanıyor ve yıpranıyor.
Evet kendimize ne kadar iyi baksak da kendimizi ne kadar daha 17’li 18’li yaşlar da hissetsek de maalesef giden ömür oluyor ve maalesef bir noktada son buluyor. Yani eninde sonunda akıp giden zamanın acımasızlığı ezip geçiyor bizi.

Evet bu hızlı gidişe direnmek nafile ve beyhude bir çabadan öte bir şey değil. O zaman bize kalan kendimize ve sevdiklerimize iyi bakmak ve sadece hayatı elden geldiğince dolu dolu yaşamak…

Bu yılın felaketlerle dolu bir yıl olması aslında hepimizin biraz da kendimizi sorgulamasını gerektirmeli. Şu kadar kısa hayatta neler yaptık, nasıl zamanlar geçirdik, kimleri kırdık ya da kimlerden kırıldık. Hayatın çok kısa ve çok boş olduğunu 2020 yılı hepimize çok iyi hatırlattı sanıyorum. Bu nedenle şu kısacık ve beyhude hayatın her anından, saniyesinden keyif almak, mutlu olmak ve mutlu etmek, kalp kırmamak, kalbinin kırılmasına müsaade etmemek gerek… 
Kimseye hayatı zindan etmemek ve hayatı sana zindan edenleri hayatına bir daha almamak komple çıkarmak… 

Kimsenin Hakkına girmemek ve her daim Haktan yana olmayı kendimize düstur edinme zamanının geldiğini hepimiz anladık umarım.

Reçete bence bu… 

Zaman sürekli bizim aleyhimize işliyor. Bu hızlı gidişat karşısında elimiz kolumuz bağlı. O yüzden her tür üzüntüye sünger çekmesini bilmek lazım. Unutmak birçok olayda en iyi ilaçtır. Unutmayı ve kin tutmamayı başarabilirsek de ruh sağlığımızın zamana karşı daha bir dirençli olmasına yardımcı olabiliriz.

Zaman ve hayat…

 Bunlar birbirini tamamlayan kelimeler. Zamana karşı hayatı dolu dolu yaşayalım. Hayat bu ‘göz açıp kapayana kadar’ demiş. Bu kadar kısa zamanı güzel ve faydalı değerlendirelim.

Akıp giden zamanın bizi alt etmesine müsaade etmeyelim.

Yazarın Diğer Yazıları