Bu yaz yolum yine Şanlıurfa’ya düştü. Arkeoloji Müzesi-Mozaik Müzesi- hemen karşısında Kaya Mezarları-Balıklı Göl ve son alarak da sizi Arastaya yani çarşıya çıkaran bir güzergâh düzeni gayet iyi tasarlanmış. Ayrıca hemen hemen bütün otellerde “Sıra Geceleri” tertiplenip yerli ve yabancı turistlere Urfa’da dolu dolu bir kültür şöleni sunmaktadır. Elâzığ’ımızın da bu kültürel potansiyeli yakalaması için gayret göstermemiz gerekmektedir.
Gelenekler, toplumun yaşadığı coğrafyadan esinlenerek şeklini alır.
Kürsübaşı geleneğimiz;
UNESCO’nun 2010 yılı Ekim ayında yapılan oturumunda “Geleneksel Sohbet Toplantıları” kapsamında “Kürsübaşı” geleneği UNESCO tarafından Temsili Listeye kayıt edilmiştir. Şehrimiz için aslında çok önemli bir durum.
Peki “Geleneksel Sohbet Toplantıları dediğimiz Kürsübaşı Sohbetleri” nedir?, şöyle izah edeyim; Tarihte Harput evlerinde kış mevsiminde özel olarak düzenlenmiş kürsü etrafında ısınmak, sohbet etmek, ikramlarda bulunmak, sorunlar (dertler) dinlemek ve çözüm bulmak(dayanışma), yarışmalar tertiplemek, müzikli eğlenceler düzenlemek ve halk hikâyeleri anlatımları gibi kültür hayatımızda önemli yeri olan konuların işlenmesi için bir araya gelinmesidir. Diyebiliriz.
Harput’ta uzun kış gecelerinin tek eğlencesi olan Kürsübaşlarında, yaş guruplarına göre akşamla yatsı arasında toplantılar olurdu. Gece yarılarına kadar sürecek olan eğlenceler, anlatılacak fıkralar, yapılacak şakalar hep planlanır ve gece mutlu bir şekilde tamamlanırdı. Halk oyunları, yüzük oyunları, efsaneler, masallar, bilmeceler, maya ve hoyratlar, bir de sesi güzel kimseler tarafından Ahmediye, Muhammediye, Kısas-ı Enbiya kitapları, Emrah, Nevres külliyatından parçalar okunurdu. İlim adamlarının selamlık odaları kalabalık olurdu. Müdavimleri de çoğu hocalar, Müderrisler veya mektep medrese görmüş kimselerdi. Bu odalar adeta bir ilim yuvasıydı. Fuzuli, Baki, Nef’i, Nabi, Nedim, Sadi gibi şair ve ediplerin eserleri okunur, incelenir, yorumlar yapılırdı. Hatta bu toplantıda ezbere beyitler de okunurdu.
Bu etkinlikler Harput’un soğuk kış gecelerini ısıtır ve gönülleri şenlendirirdi. Ayrıca böylesine ortamlarda adeta Kürsübaşlarında “yaygın eğitim” yapılır insanlar bilgi sahibi olurlardı. Harput insanının kadirşinaslığını, bilge kişiliğini ve musikisindeki şahsına münhasırlığını buralarda aramak gerekir.
Bu bölgede önemli bir yeri dolduran “Kürsübaşı”nı da turistlere ve her kesime gösterip halka inmesi/tabana yayılması ve hikâyesiyle bu geleneği yaşatmamız lazım. Çünkü bu tür etkinlikler Harput kültürünün belli bir yönünü anlatmaya devam ediyor.
Acaba bu tür kürsübaşlarını ruhuyla birlikte yeniden yaşatabilir miyiz? Evet, Umutluyum.
Sağlıcakla kalın…